5 Haziran 2018 Salı

precise

pencereyi sağıma aldım artık. dayanamadım karşımda aydınlığın oluşuna. hiçbir olumluluğa katlanamıyorum. ellerim o kadar yavaş hareket ediyor ki. bir bardak suyu on dakikada içebiliyorum. sokağa çıkarsam. ki bu aralar çok nadiren gerçekleşen bir şeye dönüştü bu eylem. sokağa çıkarsam. nereye gittiğimi umursamadan bir süre gidiyorum. yemek kokuları aldığımda kafamı kaldırıp. en yakın yere girerek bir şeyler atıştırıyorum. o kadar umurumda değil ki artık neyin ne olduğu. o kadar umursamaz bir halim var ki geçici olan şeylere karşı. hayatı da geçici olmakla yargılayıp. umursamıyorum. ileriye dönük yaşamaktan bıktım. geçmişin acısını şu an yaşamaktan da bıktım. halihazırda peydah olan hiçbir şeyin farkına varamıyor oluşumdan da bıktım. öyle bir form haline geldim ki. ne geçmişe takılıp kalabiliyorum. ne şu anı yaşayabiliyorum. ne de gelecek ile ilgili bir ilerleme kaydedebiliyorum. o kadar bıktım ki her şeyden. ben gülmekten bıktım. daha da ötesi sevmekten bıktım. yirmili yaşların ortasında daha. sevmekten bezdim. sevdiğim şeyleri aşırı seviyorum. bütün ruhumu veriyorum. kalmıyorum geriye. ben severken yaşayamıyorum.

herkes aşırı seviyor belki de. bilemiyorum. ben şu sıralar gerçekten kendi derdimleyim. var olan her şey o kadar anlamsız gözüküyor ki gözüme. kütüphanede aniden masa lambasını elime alıp ne işi var lan bunun burada diye bağırmak istiyorum. ne gerek var lambaya. zaten her yer ışıl ışıl. güneşi mi anlamsız kılmaya çalışıyorlar. bilmiyorum. ki bilmek de istemiyorum. amaçlara ulaşmaya çalışmaktan da bıktım. sadece bir fincan çayımı alıp güzel müzikler ile yetinebilmek. ne güzel olurdu aslında ki yine de bir iki satır eşlik etmeli güzel diyebileceğim her şeye. 

bazen cümleler duyarız. okuruz. aklımızdan geçer. yazarız. sonra da deriz ki bunlar ancak duyulabilecek şeyler. okunabilir en fazla. en olmadı aklından geçer. bir köşeye yazarsın. ama garip olanı o cümlenin öznesi olmak. içerisindeki alelade bir nesne olmak. hatta cümledeki öznenin elindeki nesne ile geçerken uğradığı herhangi dolaylı bir tümleç olmak. ki bu garip sahiden. hikayelerin misafiriyiz. sahip olamayacağımız şeyler arasına adını yazdırmaktan öteye gidemez. gün doğumları gibi. her sabah. belirli saatte uyanıp karşılama telaşına düşersin. hatta bazen sabrın kafi gelmez. geceden hiç uyumazsın. herhangi anını kaçırmamak için o aydınlanmanın. seni konuk eder eşsiz güzelliğine gün doğumu. orada istediğini görür. istediğini hisseder. istediğini duyabilirsin. ve bu arada. gün doğumları da geçicidir. bunların hepsini iki arada ve bir derede yapmak durumundasın. önceden yaptığın bütün hazırlık. bütün ertelemelerin. kar etmez o süreçte. yaşayabildiğin her şeyi sunmaktan öteye gitmez. aslında insan bir yerde tüketiciden ziyade üretici. özellikle hayat denilen geçici dönemi anlamlandırmak konusunda. tüketilen şeyler belki kimlik katar kişiye. ama asla seni sen yapmaz. beni de ben yapmaz. fakat. çoğu zaman tüketmeden üretmek mümkün değil. ki hatta zamanın da tüketilebilir bir şey olduğu hesaba katıldığında. ufacık bir nefes için dahi bir şeyler tüketmeli insan. ne şekilde isimlendirilmiş olursa olsun. kaçınılmaz geçici süreçler. o zaman zarfını hiç ettiğinde geriye kalan üretim kadar anlam kazanabilir. 

ne kadar sevinçli kırgınlıklar yaşıyoruz. ve ne kadar normal iyiliklerde teselli bulabiliyoruz aslında. toz şeker kullanan biri için çayın tam da istediği kıvamda olması. bazen teselli verebilir kişiye. günün sonunda evine geldiğinde. suyu ısıtmaya yarayan gereci çalıştırdıktan sonra montunu asarsın. o arada sigaranı sarar. bardağına bir sallama çay atarsın. su tam ısındığında montunu çıkarıp sigaranı sarmış olmak. hatta bardaktaki çayın bile hazır olması. sana bugün de hiç zaman kaybetmedim hissi verir. üstüne bir de çayına attığın şeker seni rahatsız etmeyecek seviyede ise. aniden hayat ne güzel hissi bile verebilir. iyi hissetmek hem aşırı kolay. hem de imkansız. ki saf bir duyguya sahip olmanın imkansızlığı göz önüne alındığında. belki de işimize gelen duygulara yoğunlaşıyor. diğerlerini de görmezden gelebiliyoruz. kişi kendini ikna edemediği sürece. iyi halde olma isteğine. ne iyidir hissedilen. ne de aslında gerçektir iyi olan. 

ertelenen her şey daha az yaşanıyor demek bir yerde. ve hayatı ertelemek. daha az yaşamak demek. neden daha çok yaşayalım. daha çok hayatta kalmayı matah bir şey sanan insanların arasında. neden uzatalım geçiciliğini doğasından alan süreçleri. neden daha fazla beyaz saç sayalım. neden düşünmekten kaçınalım. bu denli uzun zamanlar boyunca. 

2 yorum: