9 Aralık 2018 Pazar

inclusiveness

üçe bölünebilme kuralını bilmediğimden bana göre her şey üçe bölünebilir. üçe bölünebilme kuralının varlığını bilmeme vesile olan bütün emeklere saygı duymakla beraber. tatmin olmayan kapsayıcılığını da anlayamıyorum. üçü bilsen yediyi sorarlar. onu da öğrensen on biri. madem ki sürekli olarak bilmediğimiz şeyler sorulacak. neden öğrenelim. bildiklerimizi artırmıyoruz. bilmediklerimizi azaltıyoruz. aradaki fark ne derseniz de. ki neden demeyesiniz. bu ancak. bilinenlerin artması suretiyle anlaşılabilir. bilinmeyenlerin azaltılmasıyla değil. ve madem ki arada fark var. yani öğrenmek var. öğrenmek var. neden seçtiğimiz şeyleri öğrenmek yerine bilmemiz gerekliliği sekiz on kişilik kurullarca belirlenmiş şeyleri öğrenelim. çünkü onların da belirleme ölçütü yine kendi öğrendikleri ile sınırlı. ya da sanılandan daha fena. lisede mesela. şu şuna şu kadar ceviz vermiş. sonra da şu kadar ceviz kalmış. gibi soruları çözmüyordum. çünkü ceviz sevmiyordum. sonra her şeyi sevmemeye başladım. çünkü her şeyi soruyorlardı. ve sevmemek çözmekten kolaydı. genel olarak her şeye ilgisiz gibiyim. çünkü ilgili olmak az da olsa sorumlu olmak demek. sorumlu olmaktansa. sorunlu gözükmeyi seçtim. asgari ücret ve sigortalı bir işim olsa diyorum. hem her akşam çekirdek alacak param olur. hem de asgari kelimesinin anlamını yaşayarak öğrenirim. sigorta da hastalanınca ucuza ilaç almaya yarıyormuş. ancak ben hiç ilaç kullanmadım. hemen sonra sigorta ve ilaçlar hakkında düşünmekten vazgeçiyorum. çünkü. iyi düşünemiyorum. çünkü iyinin ne olduğu konusunda tatmin edici bir cevaba ulaşamadım. ve çünkü. sürekli çünkü demek zorunda kalacak kadar az kelime biliyorum. sınırlı sayıda kelime ile. ancak sınırlı sayıda şey düşünülebilir diye. düşünüyorum. bu nedenle. yeni kelimeler öğrenmek yerine. sınırlı sayıda konu hakkında düşünmeye karar verdim. tabii sınırlı sayıda konuyu da belirli sınırlar içerisinde düşünebiliyorum. mesela sigorta. ucuz ilaç. bitti. gitti. sadece bedava olsa daha iyi olmaz mıydı diye içten geçebilir. ancak. iyinin ne olduğu konusundaki tereddüt gün yüzüne çıkar. şimdi ne gerek var. kendi seçtiğim hayatı kendi seçimlerim doğrultusunda yaşayabildiğim için mutlu oluyorum bazen. ama bazen de kaliteli seçimler yapamadığım için üzülüyorum. bu iki bazenden arta kalan zamanlarda. bazenin ne kadar da kapsayıcı bir zarf olduğunu düşünüyorum. sanılanın aksine. bizler de düşünüyoruz. ama sadece istediğimiz şeyleri. düşünmek zorunda bırakıldığımız şeyleri düşünmediğimiz için başarısız sayıldık. arka sıralara oturtulduk. liselerden atıldık. çünkü başarısız diye adlandırıldık. hatta ''bu kafa'' ile başarılı olma şansımızın olmadığı da ısrarla söylendi bize. mütemadiyen. başarı neydi ki. halen düşünüyoruz.