3 Haziran 2018 Pazar

hangup


bazen sırf merak ettiğim için yazıyorum. bittiğinde bu yazma işi. bunları da nereden çıkardım acaba diye şaşıyorum. en ufak bir fikrim bile yokken ve fikir sahibi olmak sanılandan daha zor iken. elime geçen ilk kalem kağıdı kullanma ihtiyacı hissediyorum. refleks ya da alışkanlık denilebilir. kimisi bulmaca çözer mesela vakit geçirmek adına. ben de yazıyorum. artık ne denk gelirse. başlayabilecek bir iki kelime bulabilirsem yeterli. gerisi geliyor. gerisi artık. kendiliğinden diziliyor yan yana. alt alta. hoşlarına gidecek bir düzen oluşturabilmeleri için serbest bırakıyorum. hem akıldan geçenleri. hem de dünyaya kendilerini duyurabilmelerini sağlayan kelimeleri. sigara içiyorum diyelim. yedi dakika sürecek bu eyleme bir yazı iliştiriyorum. edebi bir kaygı gütmeden. imla bilmeden. içten geçen üç beş kelime sıralıyorum. ya da kelimeler kendini sıralıyor. ortak bir karar da alıyor olabiliriz. birimizden birinin sözü daha geçerli olacak diye bir kural yok. herhangi bir kural da yok. ben böyle yazıyorum. bu şekilde yazmayı seviyorum. ancak bu şekilde okumayı sevmiyorum. okuduğum her şey nizami olmak zorunda. yoksa kırarım kalbini. yazanın. kendime kıyamadığımdan belki de. yazdıklarımı hiç okumam. aralara bir iki nokta serpiştirilmiş kısa süreli saçmalamalar olduğunu biliyorum. insan ne yaptığını bilmeli. bilmediği işi de yapmamalı. en azından. yaptığını iddia etmemeli. bir şeyler olmalı. ve bu olanlar isimlendirme eyleminden tenzih edilmeli. ayrı tutulmalı. bırakalım bir şeyler de isimsiz kalsın. ölmeyiz bence. ecele tekabül etmediği sürece.

yazdıklarımın bir yerinde okuyanlardan özür dilemeyi de ihmal etmem. hatta bu özür işini görev kabul ederim. sonuçta benim saçmalıklarıma katlanmak adına vakit harcıyorlar. ki vaktin telafisi yok. harcadın mı bitti. gitti. ikamesi mümkün değil. buraya kadar katlananlara önce teşekkür ederim. sonra da özür dilerim. bundan sonra da çok önemli şeyler yazmayacağım. vaktini kaybetmek istemeyenleri ikaz edeyim.

çay içiyordum ve bitti. son yudumlar hakkında bir şeyler yazma niyetindeyim. belki bir yerden sonra aklıma başka bir şey gelir ve başkaca yollara saparım. kelimeler sıvılaşır. bulunduğu kabın şeklini alır. hatta süblimleşir. dağılır gider. bilemem. ki biliyorum diyen de yalan söyler.

yudum dediğime de bakmayın. ben işin daha çok tadım tarafındayım. son tadımlar hakkında bir şeyler yazacağım sanırım. zandan öteye gidemeyen girizgahlarıma bir yenisini ekleme telaşına kapılmış da olabilirim. ihtimal çok. bunların hepsini tane tane tespit etmek oldukça zor. bakın teker teker olsaydı daha kolay olurdu. çünkü tane tanelik içerisinde bir miktar titizliği de barındırıyor. ancak teker teker daha ziyade nicelik üzerine kurulu bir ayrıştırma. bana göre ve aklın kabul edeceği ölçülerde. nitelik ve nicelik bir arada bulunmalı. en azından biri uğruna diğeri hiçe sayılmamalı. mesela kalabalık olalım da ne olursa olsun dememek lazım. son derece temiz ancak incecik akan bir akarsuyun debisini artırmak adına pis suları akarsuya karıştırdığınızı düşünün. debi uğruna berraklık feda edilir mi. yağmurun yağmasını bekleyemeyecek kadar ne acelemiz olabilir. ve birkaç soru da siz sorun. içinizden. yaza da bilirsiniz fakat umarım benden daha imlalı. yoksa okumam. hatır gönül için okusam bile kötülerim. en baştan söyleyeyim.

hazır ayrımlar yapmaya başlamışken ve bana göre en kolay yazım şekli bir şeyi beşe filan bölmekten geçiyorken. bir ayrım daha yapayım. sabrınıza saygı duyuyorum ve tam da burada bunu belirtme ihtiyacı hissediyorum. şahane bir insan ya da bu manyak daha ne kadar saçmalamış olabilir diye merak duyan birisiniz. ya da başladığı her işi bitiren son derece ilkeli bir karakter timsali. her şey olabilir. ihtimal çok. tane tane tespit yapmak zor. teker teker daha kolay. bunu yazmıştım. dikkatli olanlar zaten anlamıştır. neyse. yazılan şeyleri ikiye ayırıyorum ben. başkaları okusun diye yazılanlar. ki bunlara sesleniş diyorum. bir de son derece popüler bir pasajda da belirtildiği üzere yazmasam deli olacaktım yazıları. bunlara da haykırış diyorum. seslenmek güzel. kolay. basit. ve en önemlisi de yıpratıcı değil. mesela bu yazının tamamı sesleniş. başkası okusun diye yazılmış bir şey. başkaca bir amacı yok. vakit geçiyor hem. çayımı bitirdim otobüs bekliyorum. ve bu esnada yazım işine devam ediyorum. attığım her adımı da anlatabilirim ancak şu anda gerek duymuyorum. ve evet. haykırmak insanı çok yıpratıyor. daha da kötüsü. kendince haykırdığın zaman başkası gelip bu haykırışta kusur bulma cür'eti gösteriyor. bir odada tek başınıza ağlıyorsunuz. karanlık. küçük bir oda. birisi kapıyı tıklatıp diyor ki. usulüne uygun ağlamıyorsun. ya da öteki geliyor çok sessiz ağlıyorsun biraz daha sesli ağla. şimdi bunlara ne denir. sadece. ki bu da çok nadir. sen anlamazsın. başka söze gerek yok. gelip de haykırış türü yazılara bik bik yorum yapanlara ayar oluyorum. demek ki hiç haykırmamış diyorum. haykıramamış. üzülüyorum. üzmeyin beni.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder