10 Mart 2017 Cuma

scene

birisiyle karşılaşmadan önce aklımdan bir sayı bir de cümle tutarım. o sayıya geldiğinde karşılıklı cümlelerimiz. aklımdan tuttuğum cümleyi söylerim. karşımdaki şaşırabilir. beni salak yerine koyabilir. anlamsız bulabilir. beni dinlemiyor musun. ne kadar da saygısızsın diye düşünebilir. ancak her şeyin olduğu gibi bunun da bir sebebi var. bu sebep açıklanmasa ya da ben açıklama gereği duymasam da bazen. çok çok nadir bir bazen aklımdan geçiyor. sebebini açıklamak. fakat bu açıklama beni daha da garip bir duruma sokabilir düşüncesi de süzülüyor. düşünce ay ışığı. beyin de deniz ise eğer. küçücük yakamozlar oluşuyor. sonra aniden kayboluyor. ve bunların hepsi açık bir havada gece vakti gerçekleşiyor.


öz eleştiri yapmaya başlamak lazım. ki bunun zamanı çok mühim. özü bulamadan eleştirmeye başlar isen bu cidden sıkıntılı. eleştirdiğin ile kalırsın. hem özü hem de öz eleştiriden doğacak faydayı kaçırırsın. özünü ararken geçen zaman da senin derinliğine bağlı. ne kadar katmanlı isen. o kadar zorlaşacak ulaşmak. sakın vazgeçme. yorucu olabilir. sonu gelmeyen bir şeye bile dönüşebilir. sadece şunu unutma. varamaz isen. özün olduğu yere. bütün her şey boş yere.

yukarıdakileri yazmak için yazdım. bundan sonrasını ise daha sonra okumak için yazıyorum. göle yakın yerlerde yaşamak istemişimdir hep. deniz değil de gölün büyüsü. daha cezbedici bir şey gibi gelir her zaman. boyutu da mesele değil. yapaylığı ya da doğallığı da mevzumuza bahis değil. sadece bir göl. bir de bank hayal ederim. canım sıkıldıkça. gölün göl olması yeterli olsa da bank için bir iki ön koşul getirebilirim. hazır hayal ediyorken. ve bu oldukça kolayken. kendi bankımı kendim yapabilmeliyim. hiç marangozhane görmediğim halde bir de marangozhane eklerim hayalime. bir iki aletten ibaret. küçük bir tane. daha önce kullanılmış tahtalar geliyor. her çeşit. her boyut. ton ton. bu tonlamalar renk üzerine. bir bank için birkaç ton tahtaya ihtiyacım olmayacağı kanaatindeyim. öncelikle tahtaların arasında geziyorum. bir süre. iki üç gün. çok değil. sonra gözüme kestirdiklerimi karşıma alıp bir miktar izliyorum. bunlardan tam da göl kenarına uygun bir bank olur diye seçtiğim tahtaları alıp. ilk makinemde düzleştiriyorum. bir araya getirmek için uygun hale sokuyorum. sonrasında son derece özenli bir şekilde zımparalıyorum. cilasını yapıyorum ellerimle. ve bunun dışında bir katkı maddesi eklemiyorum. bank. tahtaların sahip olduğu renkten olmalı. yoksa unutulur. o bank için harcanan ağaçlar. varlığını yeterince hissettiremez. hem doğaya hem de kullanıcıya. sıradaki aşama bir araya getirme. bunun için bir süre araştırmalar yapıyorum. açısı. boyutu. şekli. şemali. nasıl olmalı. kuruyorum kafamda. tasarlıyorum bankımı. içime sinen bir tanesi oluştuğunda. hayalen. montajını yaparak kullanıma hazır hale getiriyorum. sonra bir de taşıması var tabii. marangozhaneden göl kenarına. fakat bu bir hayal olduğu için. bank kendiliğinden ve gölün kenarındaki en güzel yere. kendine en yakışacak yere ışınlanıyor. 

ben bir süre oturmuyorum banka. öncelikle kendisi alışsın göle bakmaya. yerini yadırgama ihtimaline karşı. bir miktar yalnız bırakıyorum onları. göl ile baş başa. bu sürecin ne kadar zaman alacağı bilinmese ya da ben hayal edemesem de en azından bütün mevsimlerin tadına bakmalılar. birlikte. yalnız başlarına. tam bir yıl sonra. bankımın yanına gidiyorum. arkasına geçip göle bakıyorum. yanında dikiliyorum. biraz uzaklaşarak seyrediyorum. bir yıldır beklediğim şeyi gerçekleştirmeye kıyamıyorum. bu da yaklaşık üç gün sürüyor. daha fazla dayanamayarak gözüme kestirdiğim bir kısmına oturuyorum. ve bu kısım kolları değil. bundan eminim. oturmak için dizayn edilmiş kısmını tercih ederim. sekiz on dakika bütün yapım aşamalarını ve bekleyişimi aklımdan geçiriyorum. gözlerim kapalı. alabildiğim kadar derin nefes alıyorum. sırasının geldiğine emin olunca gözlerimi açarak göle bakıyorum. işte bu kısımlar biraz karanlık. çünkü bütün odağım bankta. gölün nasıl olduğu. üzerinden göç edenler. içerisine sinmiş sazlıklar. bağrını açtığı canlılar filan. ve hatta bunların günün hangi saatinde gerçekleştiği bile ikinci planda.

bank. göl. ve ben. dert ortağı oluyoruz giderek. anlatıyorum. dinliyorlar. ağlıyorum. izliyorlar. okuyorum. saygılı şekilde sessizce bekliyorlar. ellerinden gelen tek şeyin sersem bir hayal sunmaktan başka bir şey olmadığını bilerek. susuyorlar. ne hikayeler anlatıyorum ben o banka. ve o göl ne hikayelere kulak misafiri oluyor. çok sevdiğim insanları konuk ediyorum. rahatsız olmuyorlar. paylaşıyoruz bu defa. sevinç. mutluluk. tebessüm. artık elimizde ne varsa.  bunların hepsinin yanında. göle göz yaşı çalsam. tutar mı dersiniz. gözlerim dolduğunda görünenle. bu banktan görünen aynı mıdır. çok mu uçarı oldu. bilemedim. ama ya tutarsa. bir göl miktarı göz yaşı ile neler yapılır. bir göl miktarı göz yaşında hangi yaşanmışlıklar vardır. hangi iç çekişlerden. hangi keşkelerden. hangi hikayelerden. kalp kırıklıklarından. sevinç çığlıklarından. sinir boşalmalarından. savaş meydanlarından. damıtılmış da gelmiştir. bir göl miktarı göz yaşı. elde etmek zor değil. çaresizliklerden. ikilemlerden. ayrılıklardan. tren garlarından. yol gözleyenlerin evinden. evladını kaybedenlerden. rüzgara maruz kalan işçiden. vicdan sahibi herhangi birinden. elde edilebilir. bir göl miktarı göz yaşı. biriktirmek gereksiz belki. ama imkansız değil. belki de o vakit. dikkat çeker. unutulmaz. göze batar. göz yaşları. kıymeti bilinir. ağlayabilmenin. anlaşılır. bazı şeyler. kısaca sebepleri açıklayın. ve öz eleştiri yapın.

1 yorum:

  1. merhaba çok hoş yazılarınız var, blogunuzu izlemeye aldım sizide bloguma beklerim :)

    http://hgkgunlukleri.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil