30 Ocak 2019 Çarşamba

kısmi

yirmi beşimdeyim. oysa on sekizimde kesmiştim parmaklarımı. daha yirmi ikimde yaktım ellerimi. geriye bileklerim kaldı bir miktar. kullanmak namına değil. görünsün diye. bilekleri var desinler. ama demezler. neden çünkü. olmayan ile ilgilenmeyi severler. parmaklarını kesmiş. elini yakmış derler de. bilekleri var demezler. on yıl oldu ruh dedikleri şey aklımdan vazgeçeli. on beşimdeydim. araları bozuldu. sonra biri ötekinden sıkıldı. ayrıldılar. birbirlerini çok kırmadan. son derece medeni bir bedene yakışanı yaptılar. dönüp arkasına bakan da olmadı. bir tarafta vazgeçmiş olmanın verdiği tütsülenmiş gurur. öte tarafta istenmemenin verebildiği her şey. ve her şeyin çok az şey olduğu gerçeği. tek bir defa olsun. bir araya gelmediler. sebebi bilinmeyen bir nefretin doğuşu. parmaklarıma sebep oldu. ellerimden etti. bileklerim kaldı. ama neden. 

gri bulutların yedi ceddinden öteyim. çok daha ötesinde olmakla alakalı değil. çok daha ötesinde olmaya çalışmakla alakalı bir nebze. gerçekleşmesi için uğraşmanın gerçekleşmesinden daha güzel olduğu şeyler işte. domates gibi. kırmızılığı ile alakalı değil. kızarmasını beklemekle alakalı. ekmek. sulamak. ve beklemek. her sabah baktığında biraz daha hayran olmakla alakalı. havanın açık olmamasının verdiği imkanlar ile alakalı. birçok şeyle alakalı aslında. belirsizliğinden gelen ilgili olabilme yetisi. ve tabii ki gri bulutların yedi ceddine söverim. bu tamamen yağmur ile alakalı. varlığı ile değil de. ya da yağması ile de değil. ıslatması ile alakalı. var olsun. yağsın. o toprak kokusu gelsin burnuma. biraz edebiyat gelsin aklıma. yağmura teşekkür edeyim. cesedime yağdığı için. parmaklarım yad edilsin. ellerimin mezarına su serpilsin. parmaklarımın bir mezarının bile olmaması. 

sonsuzluktan habersiz. bir duvara emanet edilmiş merdivenler peşindeyim. daha niyeti belli araçlara ulaşma hedefindeyim. daha ne dediği anlaşılır hedefler ile karşılaşma umudu içerisindeyim. kendi hedeflerimin dahi dilini çözememiş olmak. cehalet. bağışlanmış onca şeye karşı teşebbüs aşamasında kalmış en büyük ihanet. öte yandan henüz otuzdan beriyim. portakal çiçekleri koklayabilirim. zira otuz ikimde burnumla da yolları ayırmış olacağız. olduğu yerde duracak olsa da. bir iki sinir hücremden sıkılmaya başladım. hemen hepsi de birbirine son derece bağlantılı olduğundan. böyle bir yan etki beklemekteyim. yedi yılım olduğu için bir miktar mutlu. ve bir miktarın içerisinde de alabildiğine mutsuz. bazı duygulara saf haliyle sahip olmak mümkün değil. katıksız mutluluk olur mu. öfkeyle dolu olunur da. öfkeden başka bir şeye sahip olmamak. olmaz. muhakkak. biraz bir şeyler. nüfuz eder. iç içe geçmişliğin formüllerini düşünün. seslerin şiddeti ya da. duyamadığınız sesi yok saymak. kulağınıza geldiği halde. sırf üç kıçı kırık kemiği ki onların da kemik olduğu şaibeli. üç kıçı kırık kemiğimsiyi titretemediği için duyamadığınız sesler. sizinle. mutluluğun içindeki mutsuzluk gibi. deneyin. bir miktar kemik ekleyin. ellerinizi yakın. kokusuna bakın. parmaklarınızı kesin işte. kemiğin kendi sesine şahit olun. demirin hüküm sürüşü. muazzam.

yalan yok. uyanınca kaybetmekten çok. rüyamda görürsem diye korkuyorum. bütün korkuların sebebinin var olmak ile ilgili olduğunu düşünmeden edemiyorum. önce insanın var olması. sonra diğer insanların var olması. sonra bunların dünyanın suya yakın yerlerinde karşılaşmaları. tanışmalara. sevmeleri. kaybetmekten korkmaları. yalnızlıktan başka bir şey tatmamış iken daha. toplulukların var olması. bir anda yalnızlıktan korkmaya başlamaları. diğer varlıkları keşfetmeleri. keşfettikçe korkunun artması. içlerinden birinin ölmesi. bundan da korkmaları. iletişimin artması. ve bir miktar korku daha. bütün var oluş. korkusunu da içerisinde taşıyor. sadece ulaşabilene. belki de sadece korkmak isteyene. ya da korkma cesaretini gösterebilene. asıl mesele. korkmamakta değil. korkabilmekte.

1 yorum: